Başlangıç


BAŞLANGIÇ

Genel olarak düşünce ve görüşlerimi konuşarak zorlanmadan anlatabilirim. Ancak zaman zaman bunları yazıya dökmeyi düşündüysem de iş hayatım dışındaki gereksinmeler dışında özel olarak bu güne dek teşebbüs etmiş değilim.

Bir süre önce saydığım ve sevdiğim bir dostumun sosyolog akademisyen olan oğlu Ali Ergurbeni arayarak üzerinde çalıştığı ve sonradan kitap olarak yayınlayacağı bir araştırmada mesleğim ile ilgili hususlarda yardımcı olup olamayacağımı sordu. Tabii ki memnuniyetle kabul ettim. Zaman içinde karşılıklı bazı engeller nedeniyle bir araya gelemedik ve nihayet bir kaç gün önce buluşmak mümkün olabildi. Çok keyifli birkaç saatlik sohbetimizde hemelimden geldiğince gerekli bilgileri aktarmaya çalıştım hem de uzun bir süredir ayrı kalmış olduğum mesleki (pilotluk) anılarım geri gelmiş oldu.

Bu girişten sonra asıl konuya geçmek isterim. Sohbet için buluştuğum sevgili Ali, büyük bir incelikle evime değerli eşi ile birlikte gelerek buluşmamızı soğuk bir bilgilendirme görüşmesi halinden kurtarmış oldu. Bu güzel jesti, anılarım ve yaşam deneyimlerimin ete kemiğe bürünmesinin yolunu da açtı. Sohbetimizin sonunda sevgili Göksel (Ali Ergur’ un eşi) “Çok  güzel bir şekilde ifade ettiğiniz düşünce ve anılarınızı neden kaleme almıyorsunuz? sorusunu yöneltti. Beklemediğim bu soru beni birden heyecanlandırdı. Heyecanlanmama şaşırdım doğrusu. Demek içten içe böyle bir şeyi yapmayı düşünüyormuşum. Ancak kaygılarım vardı. Göksel’e bunları sıralayıverdim: Yazacaklarım kimin ilgisini çeker, ya belleğim beni yanıltır da olanları olduğu gibi yazamazsam, konuları nasıl seçeceğim?   Ben ayak direr görünsem de Göksel vaz geçmiyordu. Yazıya dökülecek konuların mutlaka mesleki olması gerekmediğini, onlarla yaptığım gibi anlatım şekliyle aynen kâğıda aktarmanın da bir yazma şekli olduğunu, emin olmadığım bilgiler için bunu da içtenlikle belirtmemin sorunu çözeceğini, kurgu yapmak sayesinde kendimi yazma konusunda özgürleştirebileceğimi söyledi. Hatta icap ederse yazım ve düzeltmelerde yardımcı olabileceğini de eklediğinde iyice rahatlamış, yazma fikrine yaşamım boyunca hiç olmadığı kadar sıcak bakmaya başlamıştım.

Çalışma hayatım boyunca uçmak, yine bu alanda öğretmenlik ve yöneticilik gibi idari görevler dışında kalan zamanlarımda kitap okumak, müzik dinlemek ve fırsat buldukça tatil amaçlı kısa seyahatler yapmak dışında bir hobiye sahip olamadım. Bu durumdan dolayı da hep üzülmüş, çevremdeki  mesela  resim yapan, tekne kullanan, devamlı spor yapan kişilere gıpta etmişimdir. Yazmak gibi çok önemli bir uğraş önerisi açık söyleyeyim bana biraz ürkütücü geldi. Lakin geç de olsa belki bir hobi sahibi olabilirim diye denemek istediğimi hissettim. Yalnız nasıl? 

Oldukça çok kitap okumuş ve halen de okumakta olan ben, acaba yazarların üslubunu mu gözlemlemeliydim ya da içimden geleni olduğu gibi kâğıda döküp kendi tarzımı mı geliştirmeliydim? İkinci fikir daha doğru geliyor. Eğer başlayıp devam edebilirsem ve de başarabilirsem zaman içinde bir tarzım olabilir diye düşünüyorum. Bütün çekincem biraz maymun iştahlı oluşum ve biraz bile hoşnutsuzluk hissedersem vaz geçecek olduğumu bilmem. İşte samimi bir itiraf… Belki de kendimi tanımam, bu zayıf yönlerimi güçlendirmeme olanak tanır. Sevmeyi öyle çok severim ki değil bırakmak, yazmaya ara vermek bile aklımdan geçmeyebilir.  

Bir diğer eksiklik ise artık gençliğimdeki kadar roman ve hikâye tarzı kitaplar okumak yerine daha çok bilimsel, politik ve tarihi kitapları okumam. Roman ve hikâye tarzı kitapların yazın tekniği açısından daha geliştirici bir rol oynayacağı düşündüğümden belki de bu çeşitteki kitaplara bir dönüş yapmam faydalı olacaktır.

Sonuç olarak, kısa bir süre sonra bir blog yazarı olarak başlamayı planlıyor ve bu yazımı bir deneme olarak blog sayfama koyuyorum. Başarırsam en büyük mimar beni teşvik eden Sayın Göksel Altınışık Ergur hanımefendidir. Onun da dediği gibi “Yazmak, her entelektüelin sorumluluğudur. Yaşadıklarımızı, biriktirdiklerimizi yalnızca kendimize saklamak israftır. Ben sorumluluklarına sadık birisiyim ve israfı sevmem…

Kerrar Karagözoğlu
(Kerrar Kaptan)

Comments

  1. Aramıza hoş geldiniz, Kerrar Kaptan... Kaleminiz hep işlesin, sizi insanlarla buluştursun...

    ReplyDelete
  2. Kerrar kaptanim yeni ciktiginiz bu yolda öncekilerde oldugu gibi cok basarili olacaginiza hic suphem yok. Her daim sevgi ve saygılarımla..

    ReplyDelete
  3. Hayırlı uğurlu olsun 👏👍

    ReplyDelete
  4. Bir işe başlamak en zor kısmı. Biriyle buluşması bile gerekmez yazıların -ki öyle görünmüyor- martı da uçuvermez mi? Keyifle okudum.
    Sevgiyle...

    ReplyDelete
  5. Sevgili kaptanım, Göksel hocamın sayesinde buluşuyoruz sizinle. Sorumluluk olarak görülmesi ve hareket geçilmesi, bizler için çok önemli.. Okuyabilirsen her insan bir kitapdır derler.. Şimdi Kerrar kaptanı okuma zamanıdır, müsaadenizle.. Kaleminize sağlık.. Saygılarımla hocam..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ne güzel bir bakış.... Oku oku bitmeyecek bir kitap Kerrar Kaptan. Bitmesin de zaten...

      Delete
  6. Sevgili Kerrar Kaptan,
    Merhaba.
    “BAŞLANGIÇ” yazınızı kaçırınca, son okuduğum yazınızdan dönüp okudum. Bu arada ilginç bulduğum adınızın anlamını araştırdım: Kerrar; “harpte, çekilip tekrar saldırmak… Döne döne saldırmak.” demekmiş. Bu anlam, Shakespeare’nin “Gül ne demek? Adı başka olsaydı bu kadar güzel kokmayacak mıydı sanki?” sözüne karşı, ama sizin için uygun ve doğru bence. Sizin adınız, üstün ana özelliğinizi belirliyor. Savaştaki düşmanlar cephesinden bakarsak; kırk altı yıllık bilfiil pilotluk döneminiz iyi ki savaş uçağı pilotluğu değilmiş, yoksa onların korkulu rüyası olurmuşsunuz. Adınız, bundan sonraki bilgelik döneminiz (daha önce de ifade ettiğim gibi, dilerim sağlıkla ve pilotluk döneminden daha uzun sürer) için de ipucu veriyor. Okuyucularınıza, yazdıklarınızı döne döne okutarak onların yaşama bakışında açtığınız aydınlık pencereden hep güzellik görmelerini ve böylece düşüncesizce hareketten uzaklaşmalarını sağlayacaktır inşallah…
    Bizim de saydığımız ve sevdiğimiz, ortak dostumuzun sosyolog akademisyen olan oğlu Ali Ergur’un jesti ile anılarınız ve yaşam deneyimlerinizin ete kemiğe bürünmesi çok iyi. Şimdi sıra, onları ebedileştirmektedir. Anımsatmak isterim ki bunun için yazıyorsunuz ve yazmalısınız. Bu bağlamda, yazmayı hobi olarak düşünmemelisiniz. Sizin için yazmak, pilot olmaya karar vermenizden veya pilot olma yoluna girişinizden itibaren hazır ete kemiğe bürünmüş anılarınız ve yaşam deneyimlerinizi bir heykeltıraşın taşı işlemesi gibi işleyip dünya durdukça duracak esere dönüştürmek olmalıdır. Bence üslup sorununu çözmüşsünüz, bu tarz yazmaya devam…
    Sevgili kızımız Göksel’in “Ah, O Kanatlar!” yazısından yazmayı deneyeceğinizi öğrenmem üzerine yazılarınızı okumak için fazla beklemeyeceğim öngörüsünde bulunmuştum; çok şükür yanılmadım. Burada bir öngörüde daha bulunayım; anılarınız ve yaşam deneyimlerinizi yazdığınız kitabınız, oldukça kalın olacaktır, ayrıca herkes için ve özellikle yaşam koçları için kişisel gelişim rehberi niteliğinde olacaktır bence. İnşallah gene yanılmayacağım. İlk imzayı benim için atarsanız sevinirim tabii ki…
    Bekleyeceğim…
    Başaracağınıza inancım tam olduğundan dileğim; sağlıklar ve kolaylıklar olacaktır…
    Sevgi ve saygılarımla…
    :) :) :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Değerli Mustafa Altınışık beyefendi
      Güzel temennileriniz ve cesaret verici cümleleriniz için teşekkür ederim, umarım başarılı olurum İsmimin kaynağına gelince;Hz.Ali’nin lakabı olup tam olarak Haydar-ı Kerrar olarak söylenmiş. Ali nin savaşcı kimliğinin tekrar tekrar saldıran aslan olarak ifadesi imiş.
      Selam ve sevgilerimle

      Delete
    2. Başarılarınızı devamı dileklerimle tekrar teşekkürler...

      Delete
  7. Kerrar kaptanim muthis bir seruvene girismisiniz...cok keyif alacaginizdan eminim...ne guzel bir baslangic olmus..kaleminize saglik..

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular posts from this blog