YALNIZLIK ÜZERİNE 



Bir soruya muhatap oldum; Kim yalnızdır, kim değil? Bizi yalnızlıktan kim korur?

Antoine Saint-Exupéry, Küçük Prens adlı eserinde “Yalnızlık, kendinizle karşılaşmaktır ve bu üzüntü nedeni olmamalıdır.   Yalnızlık düşünmek için iyi bir zamandır”diyerek yalnızlık nedir sorusuna bir anlamda edebi bir cevap veriyor. Bu noktadan başlayarak ben de konu üzerinde düşüncelerimi toplamaya ve kendi cevaplarımı bulmaya çalışacağım.

Öncelikle, yalnızlığın insan yaşamında yadsınamayacak çok önemli bir yeri olduğuna inanmaktayım ve yalnızlık duygusunun kişinin içinde bulunduğu ruh hali ve/veya bulunduğu ortamla ortaya çıktığını düşünüyorum. Günlük yaşamımızda yalnızlıktan şikâyetçi kişilerle karşılaştığımızda, yaşamını tek başına sürdürenler olduğu gibi kalabalık bir çevresi olan, hatta birden fazla kişi ile birlikte aynı çatı altında yaşamakta olanları da görüyoruz. Bu bize yalnızlığın göreceli ve kişiye göre değişebilen bir duygu olduğunu işaret ediyor. Mesela, istemediğimiz bir ortamda zorunlu olarak bulunuyorsak o süre içinde kendimizi çok yalnız hissedebiliriz veya uygun görmediğimiz bir fikrin başkalarınca onaylanması halinde yine yalnızlık duygusuna kapılabiliriz; ne var ki bunlar gelip geçici duygular olup yaşamımıza etkileri yok gibidir.

Gündelik yaşamımızda yalnızlık için genel olarak karamsar bir kanaat oluşmuştur ve bundan kurtulmanın, korunmanın yollarının arandığını görürüz. Daha da ileri giderek yalnızlığın insan üzerinde yarattığı olumsuzlukların çözümü için neler yapılması gerektiğini anlatan yazılı veya sözlü çabalara şahit oluruz. Yalnız olmayı bir eksiklik olarak görmenin sonucunda, tek başına bir girişimde bulunamamak, bir etkinliğe katılamamak ve benzeri davranışlar, kişinin yaşamını istediği doğrultuda sürdürebilmesini önleyecektir.

Pekâlâ, yalnızlık gerçekten bu kadar kötü müdür? Ne yazık ki yalnızlık, erken yaşlardan itibaren insanlara daima kötü bir durum olarak gösterilmiştir. Bu düşünce ile yetişenler devamlı olarak yalnız olmamaya gayret göstermiş ve bu uğurda olmadık işlere girişmiş, uygunsuz ortam ve kişilerle birlikte olmuş, hatta dostluklar kurmuşlardır. Bunlar da çoğu zaman hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. Yalnızlığın böyle olumsuz olarak aşılanmasının aksine, kişinin yalnız kalmasının bazı durumlarda gerekli olabileceği veya ruhsal olarak yalnız hissetmesinin de çok insani bir duygu olduğu şeklinde olumlu telkinler ile yaşamın berbat edilmesi önlenebilir diye düşünüyorum. 

Aslında yaşamı olumsuz anlamda etkileyen, kişinin duygusal âleminde vücut bulan kalıcı ve hastalıklı yalnızlık duygusudur. Bunun birincil nedeni yukarıda da ifade ettiğim gibi erken yaşlarda yalnızlık ile ilgili aşılanan olumsuz düşünceler, çeşitli kişisel ve dış etkenler olup bir kurala bağlanması kolay değildir. Ayrıca, olumsuz bir durum gibi algılanan yalnızlık, Franz Kafka’nın “Milena’ya mektuplar” kitabında “İçi insanlarla dolu büyük evler var karşıda, gene de tek odada bir başına olmak, bir evde yalnız yaşamak, yaşamın en önemli yanı, daha doğrusu: Kimi zaman yalnız kalabilmek mutluluğun ilk koşulu”olarak belirttiği gibi son derece olumlu bir şekilde ifade edilebilir.

Günlük yaşamımızda tek başına yaşadığını bildiğimiz kimseler hakkında “ne kadar yalnız, çok yalnız” gibi üzerinde düşünülmemiş hükümler veririz. Ancak hakkında böyle düşündüğümüz kişi belki de kendini hiç de yalnız hissetmemektedir. Kalbinin bir köşesinde sakladığı anıları, ruhunun derinliklerinde olup bizlerin ulaşamayacağı duyguları, sıcacık sevgisiyle birlikte yaşadığı evcil hayvanı ve nihayet özel uğraşları, yaşamını zehirleyebilecek olan yalnızlık duygusunun panzehirleri olmuştur.

Bence yalnızlık konusu hiçbir zaman anlatıldığı ve aşılandığı kadar korkutucu olarak görülmemelidir; tabii bunun cevabı kişinin içinde olacaktır. Yalnızlık, inanıyorum ki birçok deneyimin yolunu açacak, kişiyi daha çok düşünmeye ve çözüm üretmeye yönlendirecek ve bütün bunların sonucunda olgunlaştıracaktır. Mesleğimden bir örnek vermem gerekirse, Pilotaj eğitiminin başlangıç aşamasında belirli bir saat uçuşun tamamlanması sonunda yapılan kontrol başarılı ise ilk defa yalnız uçuş izini verilir ve bu uçuş bence mesleğin en heyecanlı olaydır. Builk yalnız uçuş diye adlandırılan görevde ilk defa uçağınızda hocanız olmadan ve tek başınıza bulunacaksınızdır. Uçuşa başlarken heyecan, gurur ve çok doğal olarak az da olsa tedirginlik gibi karmaşık duygularla dolusunuzdur. Görev sonunda ise sahip olduğunuz yegâne duygu, kazanılan özgüvendir ve mimarı ise uçağınızdaki yalnızlığınızdan başka bir şey değildir. İlk yalnız uçuşunu tamamlayan o pilot artık görev öncesindeki pilot değildir ve yalnız olarak bir işi başarmanın sonucu olarak mesleki anlamda önemli bir olgunluk kazanmıştır.

Yazımın sonunda baştaki “bizi yalnızlıktan kim korur” sorusuna cevap olarak “Yalnızca kişinin kendisidir,” derim.

Dostlarım, benim yalnızlık konusundaki düşüncelerim bunlar. Oldukça zor ve psikolojik yönü ağır basan ve insan denen bilinmezin bu konudaki davranışları üzerine daha fazla fikir yürütmeyi haddimi aşmak olarak görüyorum.

Sevgiyle kalın

Kerrar Kaptan           
Bodrum 8.8.2018





Comments

  1. Kerrar kaptanım, siz bu ruh zenginliğinizle yalnız kalmazsınız.

    En sonunda
    dönmeyeceksem
    kendime
    bu dönüp durma
    niye ?
    demiştim bir zamanlar. Siz de öyle diyorsunuz sanki. Bu da bizim birbirimize iyi gelmemizi açıklıyor.

    Siz yazın, hep yazın...

    Alıntılarınız çok yerinde ve insanı üzerinde düşündürüyor. Onlar bir çok yerden okunabilirdi ama mesleğinizden verdiğiniz örnek beni çok etkiledi. İşte onu, ona bu özel bakışı bir tek sizden bulabilirdim. Bu nedenle anlatmayı sürdürmeniz önemli.

    Sevgimle kalın

    ReplyDelete
  2. Kerrar kaptanım, "yalnız değilim ama kimsesizim" demişti bir büyüğüm bir zamanlar, içindeki boşluğu ifade etmek için. Cok dokunmuştu bu cümle bana.. Ben yalniz kalmayı değil yalnız kalabilmeyi tercih ederim ihtiyacım olduğunda, kendimle dertlesebilmek icin. Dilerim kimse arzu etmediği zorunlu bir yalnızlık yaşamaz.. Cok guzel bir yazı, kaleminize sağlık. Sevgi ve saygılarımla..

    ReplyDelete
  3. Bana bu yazınız bir sözü hatırlattı. Eğer bir kişi yalnız olmayı beceremiyorsa, başkalarıyla bir arada olmayı da beceremez.(Michel Foucault) Bu söz yazınızı okuduktan sonra benim için anlam kazandı. Yalnızlığa farklı açıyla bakılması gerektiğini anladım. Yalnızlığımızı da güzel değerlendirmemiz gerekiyormuş meğer. Kederlenmek için değil düşünmek ve olgunlaşmak için... Teşekkürler farklı bir pencereden bakmamızı sağladığınız için .

    ReplyDelete
    Replies
    1. Foucault’un sözü müthiş ben de size teşekkür ediyorum.

      Delete

Post a Comment

Popular posts from this blog

Başlangıç