ŞUNDAN BUNDAN

Bazı dostlarım emekli olduğum mesleğim pilotluğu çok enteresan bulduklarından olsa gerek beni havacılıkla ilgili konularda yazmaya cesaretlendiriyorlar. Ben de iki deneme yaptım ve gördüm ki bu konuları yazarken ders notu gibi oluyorlar; bu da benim hoşuma gitmedi
Birçok kere kendimle baş başa kaldığımda kafama üşüşen binbir çeşit düşünceyi kâğıda dökerek başkalarıyla paylaşmak istiyorum. Ancak bir süre sonra, bırakın paylaşmayı, aklıma nereden geldi bu anlamsız şeyler diye kendime soruyorum. Bazen de paylaşmayı düşündüğüm şeyin tamamen beni ilgilendiren hatta yalnız bende kalması gereken düşünceler olduğu bilincine varıp iyi ki yazıya döküp paylaşmamışım diye memnun oluyorum. 
Son iki yılımın büyük bir bölümünü Bodrum’da geçirdim, şimdi İstanbul’daki evimde yaşamaya devam ediyorum. Çünkü mevcutkoşullar şu sıralar Bodrum’da devam etmemi engelliyor. Ancak burası da ailemin neredeyse yedi kuşak yaşadığı dünya güzelişehir. Her ne kadar son 30-40 yıldır hatta belki de 1960’lardan sonra bambaşka bir görünüme bürünse de, yaşayanların ezici çoğunluğunun bilinen anlamda İstanbullulukla ilgisi olmasa da,yine de ömrümün askerlik yılları dışında uzun bir bölümünü geçirdiğim bu aile kentinden vazgeçmek öyle kolay değil.Geçenlerde oğlum ve torunum ile birlikte uzun bir sürediruğramadığım KapalıçarşıMahmutpaşa ve Mısır Çarşısı’nda dolaştık. Nerede eskinin çarşıları nerede şimdikiler; kendimi bir Ortadoğu ülkesinde zannettim adeta. Evvelden gizemli bir havası olan ve bu hali insanda hoş duygular yaratan her iki çarşıda daaynı zamanda Türkiye’nin kokusunu alırdınız. Bu koku kaybolmuş, yerine iyiden iyiye arabesk bir ortam gelmiş. Dolaşan Ortadoğulu turistlerin çoğunluğu teşkil etmesinin yanısıra bizim vatandaşlarımız da biraz özenti biraz da inançlarına uygun giyim tarzları ile çevreyi eski havasından uzaklaştırmışlar. Bu arada, yolunuz düşerse bir de Beyoğlu’na uğrayınbakalım Türkçe konuşanlara kolay kolay rastlıyor musunuzYapacak bir şey yok; sabırla bekleyelim bakalım diyorum da sonra kendime soruyorum neyi, ne zamana kadar?Yaşı ilerleyince belki biraz hırçın ve eskiye özenen bir ruh haline bürünüyor insanoğlu ve değişimleri kabul etmekte zorlanıyor.Ancak benim gözlemlediğim değişimler, yeni değil bilakis günümüzün eskinin kötü haline dönüşmesi; bu da gerçekten insanı üzmekte. Neyse geçelim.
İnsanların genelinde de bazen kabul edilemez davranışlar gözlemlemekteyim. Çevremdbulunan bazı insanlar araştırmacı yapıları nedeniyle kitap okur, uzak doğu felsefesi ile yakından ilgilenerek meditasyon ve yoga gibi kişiyi rahatlatıp olgunluğa kavuşturmasını beklediğim eylemleri düzenli yaparlar, doğa ile ilişkileri de muhteşemdirkaliteli müzik türlerini tercih ederler.Ancak ne yazık ki aynı kişiler bütün bu güzel uğraşlar ve ilgi alanlarının kendilerine kazandırması gereken olgunluğa, zaman zaman ortaya çıkan yüksek ve kontrol edemedikleri egoları nedeniyle bir türlü ulaşamıyorlar. Ben bunu kıymetlerin heba edilmesi olarak görüyorum. Gerçekten içim acıyor. Çünkü bu tarz kişilerin, gün geçtikçe yozlaşan insanlık karşısında, bütün uğraşlarının yanı sıra kendi iç âlemini de tarafsızca değerlendirip başta ego olmak üzere sivri taraflarını törpüleyerek toplumda hak ettikleri yeri bulmalarını istiyorum. Git gide vasatlaşantoplumun gerçekten bu insanlara gereksinimi var.
Bir başka konu da sosyal medya Aslında bilgi alışverişi maksadıyla kurulmuş bu sistem zaman içinde hedefinden o derece saptırıldı ki bilgi olarak insanlarının yedikleri yemeğin tabağının resminden tutun çok özelde kalması gereken acı ve sevinçlerin, belki de yaşamı boyunca hiç tanıyamayacağıyabancılarla paylaşılmasına varan absürt bir kullanıma dönüştü.Nasıl bir özgüvendir ki başkalarının kendisinin özeli veya yediği yemeği merak ettiklerini veya bunlara ilgi duyabileceklerini düşünürler. Sosyal medyada hiç de onaylanmayacak bir kullanım dayalan yanlış resim ve bilgilerin paylaşılmasıdır. Son derece kötü ve hatta tehlikeli olan bu kullanma tarzının topluma büyük zarar vermekte olduğunu düşünüyorum. Özellikle insanlarımızın kültür seviyesi göz önüne bulundurulduğunda ne vahim sonuçlarla karşılaşılabileceği düşünülmelidir. Bu konuda söyleyeceğim son husus ise gözümüz gibi muhafaza etmemiz gereken Milli değerlerimizin tekrar tekrar ve gereksiz şekildesosyal medyalarda kullanılarak değersiz hale getirilmesidir ki bunun affedilecek bir tarafı yoktur bence.
Bu defalık da bu kadar
Sevgiyle kalın

Kerrar Kaptan

Comments

  1. Kerrar Kaptanim, sohbetinizi özlemişim ilk firsatta gorusmek dileğiyle, sevgi ve saygılarımla..

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular posts from this blog

Başlangıç